Sen Rönesanssın. Seni Kimse Yenemez!
Hristiyan Dünyası’nın en zor ve karanlık dönemi. Vatikan zenginleşirken halkın fakirleştiği, bilime karşı çıkan bir inanç dünyası. Papa’nın ağzından çıkan kelimelere bakan bilinçsiz bir toplum!
Ve tüm bunların karşısına sanat, bilim, müzik, resim, heykel ve zanaat ile çıkıp dimdik duran Vatikan’a baş eğmeyen bir şehir: Floransa! Direnişe silahla, savaşla değil beyinle, akılla, mantıkla başlayan Rönesans dünyası ve ardından gelen zafer! Sen Rönesanssın, seni kimse yenemez!
Peki yukarıdaki giriş size başka bir ülkeyi hatırlattı mı?
Grazie Medici!
Teşekkürler Medici Ailesi. Sanata, bilime, heykele, resme ve müziğe verdiğin değer için, Rönesans’a katkı sağlamış tüm isimleri Vatikan’a karşı koruduğun için, karanlığa göz yummadığın için teşekkürler.
Floransa’yı Rönesans’ın başkenti olmasını sağlayan bu köklü ailenin yaşadığı sarayı Palazzo Pitti’de görebilirsiniz. İşin ilginç noktası ise Vatikan’ın desteğini alan Pitti Ailesi’nin, halka aslında kendilerinin ne kadar büyük ve zengin olduğunu göstermek amacıyla bu sarayı yapmaya başlamasından sonra ekonomik olarak çöküşe geçmeleri. Medici’nin en büyük rakiplerinden Pitti Ailesine karşı en büyük zaferlerinden biri de onların yapımına başlattığı bu sarayı satın almak olmuştur.
İtalya’nın En Büyüğü
Rönesans’ın başkentine gidip de İtalya’nın en büyük sanat galerisi olan Uffizi’ye uğramamak olmaz. Gerçi açık söylemek gerekirse ben gitmedim.
Davud – Neptün Bir Arada
Garip bir ortam var burada. Davud Neptün hepsi bir arada. Floransa merkez, Tanrı olmuş herkes.
İşte bu yazdıklarım tam olarak Floransa’nın en güzel meydanı olan Piazza della Signoria’nın özeti. Bir tarafta Michelangelo’nun ünlü heykeli Davud, diğer tarafta deniz tanrısı Neptün. Hostelde tanıştığım arkadaşlarımla elimizde alkol şişeleri oturup bu meydanda içtiğim günü de unutmayacağım. Bu meydana sabah değil akşam gitmenizi öneririm.
Turistlerin Olmazsa Olmazı
Florasa’nın en eski meydanlarından biri olan Piazza della Repubblica ve çevresinde gezinmek, bir turist için olmazsa olmazlardan. Meydandaki anıt ise zafer anıtı olarak dikkat çekiyor.
Köprünün Eşsiz Değişimi
Merkezinde 4 farklı köprü bulunduran Floransa’da şüphesiz en önemli köprü Ponte Vecchio. 1345 yılında kurulan Vecchio, ilk yıllarından itibaren hareketli bir yer haline gelmişti. Köprü üzerinde bulunan ilk dükkanlar genellikle kasaplar, dericiler ve demircilermiş. Bu dükkanlar tarafından nehrin kirletilmesi üzerine Dük 1. Ferdinando, kiraların bedellerini artırarak bölgenin el değiştirmesini ve yerini kuyumculara bırakmasını sağlamış. Medici’lerin saraylardan çıkarak şehre bu köprüden geçerek gittiği bilinmektedir.
Kenti Kalbi: Santa Maria del Fiore
Floransa elbette bir sanat şehri olmasına ve Vatikan ile çatışmasına rağmen halkın inançlarını da görmezden gelen bir yer olmadı. Rönesans döneminden çok daha öncelerinden yapımına başlanılan Santa Maria del Fiore, hala Avrupa’nın dördüncü büyük kilisesi ve şehrin en yüksek binası sahip. Kubbesi, Rönesans döneminde yapılmış. Kilisenin içerisinde Michelino’nun resmettiği Dante’nin arkasında Araf, Cehennem ve Cenneti’i gösteren tablo bulunmaktadır. Kilisenin tam karşısındaki Vaftizhane’de ise Floransa’nın ünlü isimleri vaftiz edilmiştir. Binanın ana kapısından çıktıktan sonraki sol çaprazda gözüken köşedeki binaya ise bir dönem terk edilmiş bebekler bırakılırmış.
İki Katlı Pazar
Akdeniz ikliminin faydasını görebildiğimiz bir başka ülke de İtalya. Çeşit çeşit sebzelerin yanı sıra sunduğu farklı meyvelerle de hem mideye hem de görsel olarak şov yapan en iyi yer ise Mercato Centrale. Pazarın etrafındaki hediyelik eşyacılar ve dericilerden de bir şey alırken dikkat edin. Daha fazla para ödemek istemeyeceğinize eminim.
Michelangelo Tepesi
Pitti Sarayı’nın bahçeleri ve Michelangelo Tepesi… Floransa’nın en güzel manzaralarına sahip olan iki mekan. İkisi arasındaki temel fark ise Pitti Sarayı’na giriş paralı, Michelangelo ise ücretsiz. Güneşi batırmak için en uygun seçenek şüphesiz. Floransa’ya 2009 yılında da gitmiştim. Bu sefer uğramadım fakat sizin ilk gidişiniz ise burayı es geçmeyin.
Floransa benim haritasız dolaşabileceğim şehirlerden biri oldu. Belki bir İtalyan gibi takıldığım, başkalarıyla kaynaşıp dışarıya çıktığım, soranlara yol tarifi anlattığım bir yer. Bir şehirde ne kadar anıya sahip olursanız o kadar sahiplenirsiniz. Burası da sanki İtalya’da yaşadığım kent gibi geliyor bana…
Not: Vatikan’a direne direne kazanan Floransa’nın hikayesini biraz da popüler kültüre uyum sağlayacak şekilde senaryolaştıran Da Vinci’s Demons dizisinde izleyebilirsiniz.