Her Mimarın Gece Rüyalarına Giren 9 Şehir

Seyahat etmek aynı zamada bir eğitim. Kendinizi, hayata bakış açınızı, genel kültürünüzü, empati yeteneğinizi geliştiren en eğlenceli ders. Bunların yanında bazı meslekler için şart olan bir eğitim bu. Bugün bu mesleklerden birinin dikkatini çekecek bir konudan bahsedeceğiz; şehir mimarisi. Şehirlerin tarihleri ile şekillenen binalar sadece mimarları değil aynı zamanda bizi hayallere daldırıyor. O dönemlerde yaşamak, o binalara adım atmak, ailelerimizi kurmak, yemek, içmek, gülmek, sevmek istiyoruz o duvarların ardında. Bazı şehirler var ki mimari yapıları ile onlarca yıldır sadece mimarları değil, milyonlarca gezgini kendine çekiyor.

Mimarlar, gezginler, tarih tutkunları, hazırsanız sizin için geliyor. İşte duvarlarında tarihin izlerini taşıyan eşsiz binaların olduğu o müthiş 9 şehir!

1- İSTANBUL – BİZANS VE OSMANLI MİMARİSİNİN BÜYÜK AŞKI

suleymaniye camii

Asın bayrakları, ilk şehir geliyor! Doğu ve batı mimari akımlarının anavatanı, her bir köşesi dünyaca ünlü eserlerle çevrili, 2 kıtada binlerce tarihi yapıya ev sahipliği yapan eşsiz şehrimiz İstanbul… Mimar Sinan başta olmak üzere sayısız mimarın eserlerini görmek için günlere değil haftalara ihtiyacınız var. Aya Sofya, Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Cami, Yerebatan Sarnıcı, Galata Kulesi, Balat’ın tarihi yapılarla dolu eski sokakları İstanbul’daki tarihi dokuyu anlamak için başlıca görülmesi gereken yerler arasında.

Bizans kubbeleri, Osmanlı mozaikleri, her camide farklı sayıda görebileceğiniz minareler ve İslami kaliografiler sizi bu şehre yeniden aşık edecek.

Unutmayın ki elinizin altında bir Müzekart olması İstanbul’daki müze ziyaretlerinde oldukça işinize yarayacak. Müzekart’a bu link üzerinden sahip olabilirsiniz.

2- BARSELONA – MOZAİK BU ŞEHRİN MÜCEVHERİ

barselona

Fotoğraf: hotellacasadelsol.com

Bu şehre havadan bakın. Bu şehrin haritasına bakın. Birçok romantik filme ev sahipliği yapmış Barselona’da her sokağın müthiş bir senkron ile birbirine bağlandığını göreceksiniz. Ardından gördüğünüz o sokaklarda dolaşın. Her yerinde şehrin ünlü mimari Gaudi’nin eserlerinden örneklerle karşılaşacaksınız. Gotik mimariyi mozaiklerle süsleyen bu eserler sizi bambaşka bir döneme götürecek. Tabi imzası gibi gördüğü minik kertenkele heykellerini de unutmamak gerek.

Şehrin henüz bitmemiş en önemli ve büyük eseri La Sagrada Familia, Park Güell, dalgalı yapısı ile La Padrera, Güell ailesinin evi olan Palau Güell, seramiğe hayat veren ev Casa Batllo ziyaret etmeniz gereken başlıca eserler arasında. 

3- FLORANSA – SANAT ZEHİRLENMESİ

floransa

Fotoğraf: Trip Advisor

Literatürde Floransa Sendromu adlı bir hastalık var. Sanat zehirlenmesi de denilen bu hastalık kalp atışınızı artıracak, kafanızı karıştıracak hatta halüsinasyon görmenize dahi sebep olacak derecede sizi etkileyen kişisel deneyimlerde ortaya çıkıyor. Çokça sanat eserlerini izlerken bu sendroma yakalanıyorsunuz. Gülümsesek de şaka yapmıyoruz:)

Eğer Floransa’daysanız Rönesans mimarisinden kaçmanız imkansız gibi. Sanat ve tarihin buluştuğu sokaklar 14. yüzyıldan beri görenleri büyülüyor. Simetri, geometri ve proporsiyonun anavatanına hoşgeldiniz.

Floransa Katedrali, San Lorenzo Sarnıcı, Nazi bombardımanından bile kurtulmuş olan Vecchio Köprüsü, Vecchio Palas görmeniz gereken şaheserlerden sadece birkaçı. Bu şehir sokaklarında yürüyüp hayaller kurmak için inşa edilmiş gibi adeta.

4- PRAG – DEV BİR AÇIK HAVA MÜZESİ

prag

Fotoğraf: Twisted Sifter

Prag şehri tek başına devasa bir açıkhava müzesi. 900 hektarlık alanda tam 4000 tarihi binaya ev sahipliği yapıyor. Romanisk, Gotik, Rönesans, Barok, Klasik, Çağdaş, hangi tür mimari akım ilginizi çekiyorsa onu Prag’da bulabilirsiniz. Sadece tarihi değil, modern akımlar da şehri büyülü bir şekilde sarıyor.

Prag çok eski bir şehir. Çoğu Avrupa şehri gibi 17-18. yüzyılda değil, 13. yüzyılda karakteristiğini kazanmış. Bu toprakları bu kadar eşsiz kılan da hatıraları diye düşünüyoruz.

65 metrelik eski barut deposu Powder Kulesi, aynı ailenin 3 jenerasyonunun anca bitirebildiği St Nicholas Kilisesi, Franz Kafka’nın okulu Kinsky Palas, modern mimarinin kübik eserlerinden biri olan Villa Müller ve uluslararası arenada en çok bilinirliğe sahip çağdaş mimari örneği Dancing House Prag’ın şaheserleri arasında.

5- KARTAGENA – KARAYİP KORSANLARININ FAVORİSİ

kartagena

Fotoğraf: Vistamarina Casa Hotel

Bir şehrin mimarisini çoğunlukla barındırdığı uluslar belirler. Kartagena’nın mimari yapısını ise korsanlar belirlemiş. Evet şaşırmayın, Fransız ve İngiliz korsanlarının etkisinden bahsedeceğiz şimdi.

Kartagena şehri kurulmasının ardından hızlıca zenginleşerek Karayip korsanlarının ilgisini çekmeye başladı. Defalarca korsanların saldırısına uğrayıp yakılmasının ardından 200 yıl sürecek ve karakterini belirleyecek mimarisine sahip oldu; tam 11 kilometrelik bir duvar.

Çin Seddi’nin minik bir versiyonu olan bu duvar şehir sakinlerini yıllar boyunca korudu. Bu duvara ek olarak etrafındaki çoğu tarihi bina da askeri sebeplerle yapılmış. Peki şehrin içi?

Dışındaki duvarın aksine şehrin içi rengarenk, cıvıl cıvıl. Manolyaların sarktığı balkonlar, 2 katlı rengarenk binalar, avlular, taş yapılar, dev sanat eseri kapılar bu şehrin cazibesini açıklıyor.

Hardal rengi saat kulesi Torre Del Reloj, Fransız bir mimar tarafından inşa edilen ve İngiliz korsanlar tarafından zarar gören katedral St. Catherine of Alexandria, San Pedro Claver Kilisesi şehrin en çok fotoğraflanan eserleri.

6- ROMA – ALTIN ŞEHİR

View of Colosseum in Rome and morning sun, Italy, Europe.

Fotoğraf: Hello Magazine

“Roma bir şehir olarak hizmete girmiş bir şiirdi” Anatole Broyard

Dünyanın neredeyse en çok bilinen mimari akımı olan Roma Mimarisi sanat ve mühendislik adına birçok devri ve akımı büyük derecede etkiledi. Öyle ki binlerce müthiş esere sahip şehrin neresinden başlayacağınıza karar veremiyorsunuz. Binalar inşa edildikleri dönemde sadece güzel görünsün diye değil bir anlam ifade etsin diye yapılmıştı. Politik, ruhani ve felsefi birçok düşüncenin de dışavurumu olarak mimariyi kullanmak, sanat da zaten bu demek değil mi?

Dünyanın inşa edilmiş en büyük anfitiyatrosu Colosseum, yeni ve eskiyi inovatif bir şekilde birleştiren Ara Pacis Müzesi, ‘düğün pastası’ olarak da bilinen Il Vittoriano, birçok ünlü mimarın birlikte tasarladığı St. Peter’s Kilisesi, en iyi şekilde korunmuş tarihi eser olarak da bilinen Pantheon görmeniz gereken yüzlerce eserden sadece birkaçı.

7- LONDRA – KESKİN HATLI ŞEHİR

LONDRA

Fotoğraf: visitlondon.com

1600’lerde bir şehir yanar, yerine bir şehir doğar. Londra’nın kısa mimari hikayesi bu. Yaşadığı Büyük Yangın’ın ardından neredeyse tüm binaları harap olan Londra, barok mimarisi ile yeniden şekillenir. Günümüze kadar eklenen farklı akımlardaki eserler ve günümüz modern mimarisinin yapı taşı gökdelenlerle süslenerek o yağmurlu güzel şehir silüeti son halini alır. Biz de sokaklarında hayranlıkla gezerken gerçek Avrupa hissini iliklerimizde hissederiz.

Şehrin en yüksek noktasındaki St Paul Katedrali, görkemli yapısı ile Tower Köprüsü, St. Pancras Hotel ve Tren İstasyonu, 13 tonluk zili ile Londra’nın olmazsa olmazı Big Ben ve hemen yanıbaşıdaki Houses of Parliament, dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri olan İngiliz Kütüphanesi, içinde 4-D Sineması olan dünyanın en büyük dönme dolabı London Eye, 775 odalı Buckingham Palas görmeniz gereken yerlerin başlıcaları.

8- MARAKEŞ – BİR ARAP MASALI

MARAKES

Fotoğraf: Moroccan Interior design

Mistik bir atmosfer, geleneksel motifler, kıvrımlı yapılar; Avrupa mimarisinden çok farklı bir yerlere gidiyoruz şimdi; yeni durağımız Marakeş. Arap mimarisinin en güzel örneklerini göreceğiniz bu alaturka şehir içindeki şaheserleri adeta saklıyor. Gitmeden önce rotanızı doğru çizmeniz gerekiyor keza bu eserler şehrin dört bir yanına dağınık bir şekilde savrulmuş durumda.

Yves Saint-Laurent’in küllerinin savrulduğu Majorelle Bahçesi, şehrin en büyük camisi Koutoubia, Kuzey Afrika’nın en büyük medresesi Ben Youssef, sizi bir arap prensi/prensesi gibi hissettiren Dar Si-Saïd Müzesi, her bir odası Marakeş’ten Timbuktu’ya uzanan antik Sahra ticaret yolu boyunca farklı bir noktayı işaret eden Musee Tiskiwin görmeniz gereken yapılardan birkaçı.

9- DUBAİ – GEÇMİŞİ OLMAYAN ŞEHİR

dubai

Fotoğraf: Trip Advisor

Şu ana kadar bahsettiğimiz şehirlerden çok farklı bir örnek Dubai. Tarihin dokunduğu şehirlerden biri olarak değil, bir yatırım merkezi olarak biliyoruz bu sıcak toprakları. Şehrin yeni yüzünün tarihi 17. yüzyıldan değil, 1970’lerden başlıyor. Petrolün bulunması ile çok kısa zamanda bir ticaret merkezine dönüşüyor. Sadece petrol bazlı firmalar için değil, birçok yatırımcı için cazibeli vergi politikaları uyguluyor. Sadece 40 yıl içinde basit bir balıkçı kasabasından terasında tenis kortları olan gökdelenlerin yer aldığı bir ultra-şehre dönüşüyor. Dubai’deki yapılar adeta bitirme tezi projesi gibi. Cesaret edilemeyen, aşırı görünen, lükse yeni bir boyut katan binalar şehrin dört bir yanında. Yollar kat etmenize gerek yok, hepsini oturduğunuz yerden görüyorsunuz (Gökdelenlerin ayrıcalığı).

Dünyanın 7 yıldızlı tek oteli Burj Al Arab, dünyanın 8. harikası kabul edilen Palmiye Adaları, dünyanın en uzun gökdeleni Burj Khalifa, 90 derecelik açısıyla Infinity Tower görmeniz gereken onlarca farklı yapıdan sadece birkaçı.

Mimari harikası şehir önerilerimiz bu kadar. Sizin farklı şehir önerileriniz var mı?  Yorumlarda yazın, tiwitleyin ya da facebook sayfamıza yazın.

 

Öne çıkarılmış görsel: Excursiopedia.com

 

Bu Konu Hakkında Söyleyecekleri Olanlara...